SEKTÖRLER

Enerji, Doğal Kaynaklar ve Madencilik

Doğal kaynakların insan ve toplum yaşamındaki önemi herkes tarafından kabul edilmektedir. Toplumların gelişmişlik düzeyi ile doğal kaynaklar, enerji ve madencilik arasında büyük ilişki vardır. Günümüzde doğal kaynaklardan yeterince yararlanmayan ülkeler gereği kadar katma değer yaratamayan toplumlar olarak geri kalmışlık çemberi içinde sıkışıp kalmışlardır. Dünya genelinde enerji kaynaklarının kıtlığı ve buna karşılık enerjiye olan talebin fazlalığı, enerji ihtiyacının rasyonel kullanılmasını gerekli kıldığı gibi, enerji üretimi ile kullanım açısından da sağlıklı politikaların uygulanmasını gerektirmektedir.


Ülkemiz her içeride ve hem de dışarıda hayata geçirilen projelerle enerji sektöründe hamlelerini sürdürmektedir. Bu bağlamda, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, yerel kaynakların kullanılmasında kapasitenin yükseltilmesi ve bilhassa yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılması çalışmaları bütün hızıyla sürmektedir. Bu gelişmelere paralel olarak nükleer enerji ile ilgili hazırlıklar da devam etmektedir.


On yılı aşkın bir zamandır Türkiye,fosil yakıt üreticileri ile Avrupa pazarları arasında kendisini köprü olarak konumlandırarak avantajlı coğrafyasından faydalanmaktadır.İşte yukarıda kısaca özetlediğimiz tüm söz konusu hususlarda müşavirliğimiz uzman kadrosu ile sektörde denetim,vergi ve danışmanlık hizmetlerini sürdürmektedir.

Gıda

Ülkemizde gıda sanayi büyük bir hızla yükselişe geçmiştir. Ülkenin zengin tarımsal kaynakları ile birlikte genç iş gücü bir araya gelerek sektörün ilerlemesine neden olmuştur.Bu arada harcama eğilimlerindeki değişim ve beslenme alışkanlıkları da sektöre büyük etki yapmaktadır.Tüketici bilincinin gelişmesi de sektörün ilerlemesinde ayrı bir etken olarak kabul edilmektedir.


Sektörde markalaşma bilincinin artışı, kalite ve standartta arayış içinde olan toplum kesiminin varlığı sektörün hızla yükselişini getirmekte olup gerekli iç pazarda ve gerekse ihracatta sürekli artan bir grafik gözlenmektedir.

 
Sektörün insan sağlığı ile direkt ilişkisi sunulan ürünlerin ticari konuma kriterleri açısından büyük önem taşımaktadır. Yukarıda kısaca değinilen hususlar göz önünde bulundurulduğunda uzman kuruluşumuzun konuya ilişkin yaklaşımı daha iyi anlaşılır.
Müşavirliğimiz gıda sektörüne ait mevzuatta verdiği denetim, vergi ve danışmanlık hizmetleri ile haklı bir tecrübeye sahiptir.

İnşaat

2002’den beri büyüyen ekonominin en belirgin izleri yapı ve gayrimenkul sektörlerinde gözlenmektedir. TL’den 6 sıfır atılması, enflasyonun düşmesi ve stabil bir ekonomi anlayışı gerek yabancı, gerek yerli yatırımcıların inşaat ve ilgili sektörlere alakasını arttırmış, dolayısıyla günümüzün en popüler sektörlerinden biri halinegelmesini sağlamıştır.
 
Yabancı kaynaklı sermaye sahibi kuruluşların Türkiye’ye gösterdiği ilgi kadar Türk inşat şirketleride özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde büyük bir ün kazanmıştır.

Sayın Başbakanımızın sunduğu ‘çılgın proje’ ile İstanbul’da iki yeni şehir kurulacaktır. Özellikle Çatalca bölgesindeki istihdam artacaktır. Dolayısı ile yapı ve inşaat sektöründeki büyüme ivme kazanacaktır.
 
Fatih Denetim kuruluşundan bu yana inşaat sektöründe faaliyet gösteren işletmelere; uzman kadrosu, güncel mevzuat takip ve tebliğ yayınlama sistemleri ile şirket kuruluşlarından, defter tutumuna, sgk işlemlerinden ödeme takibine kadar her türlü hizmeti vermektedir.
 
YMM kuruluşumuz ise sektörel mevzuat üzerinde özel ihtisaslaşması dolayısı ile tam tasdik ve vergi danışmanlık alanlarından yararlanmanıza yardımcı olacaktır.

Sağlık ve İlaç

Cumhuriyet döneminde artan nüfusun sağlıklı gelişmesi için hükümetlerin takip ettikleri politikalar herkesin malumudur. Sektörün dışa bağımlı olmasının tedrici bir şekilde azaltmasının yanı sıra,yaygınlaştırılmış bir sektör olarak toplumun yararına sunulacak hizmetler yumağının yediden yetmişe herkesin istifadesine tahsis edilmesi sosyal devlet anlayışının önemli bir unsurudur.

Bu bağlamda gerek yurtiçi ve gerekse yurtdışı ilişkileri bulunan sektör mensuplarının mevzuata uygun gelişmeler doğrultusunda artan toplumsal beklentilere paralel şekilde büyümelerini sürdürürken ekonomi içinde ihtiyaç duyacakları çözümlerin üretilmesi,vergisel ve danışmanlık hizmetlerinin verilmesi müşavirliğimizin görev alanı içindedir.

Perakende ve Tüketici Ürünleri

Rekabet Kurumu, sektörde yapmış olduğu inceleme raporunu tamamlamıştır. Buna göre toplam perakende pazarı içinde süper marketler en büyük paya sahiptir. Perakende zincirleri arasında kurumsallaşma ve halka arzlar artmaktadır. Perakende zincirlerinin rekabet gücünü belirleyen önemli unsurlar arasında yer seçimi gelmektedir. Ulusal ve zincirler kimi zaman yeni mağaza açmak yerine, küçük ölçekli küçük zincirleri devir almayı tercih etmektedir. Raporda tedarikçilerden listeleme bedeli, raf bedeli, teşhir alanı bedeli, insert bedeli, elektrik bedeli, promosyona katılım bedeli, eleman talebi, mağaza satış bedeli, yıl dönümü bedeli, yılsonu ıskontosu gibi çeşitli adlar alsında bedeller talep edilmektedir. Bu bedellerin sözleşme dışı ve geçmişte etkili faturalar yoluyla tahsil edilmesi, tedarikçiyi öngöremediği bir maliyet ve ticari riskle karşı karşıya bırakmaktadır.

Günümüzde tüketici ürün şirketleri başarılı olmak için marka aşınması, işletme karmaşıklığı ya da yeni yasal düzenlemeler gibi konularda farklı düşünceler geliştirerek merkezi pazar trendlerini ve doğurabileceği sonuçları önceden tahmin ederek pazarda daha etkin bir biçimde rekabet edebilecek yöntemlere yönelmek zorundadır. Büyüyen rekabet baskısı, alternatif satış kanalları sayısındaki artış, tedarikçiler ve perakendeciler arasındaki münasebetlerin belirsizleşmesi, güç dengelerinin perakendecilere kayması, sektörde ani gelişmelere neden olmaktadır.

Müşavirliğimiz, tüketim sektöründe müşterilerinin karşılaştıkları sorunlara geçmişte edinilen bilgi birikimiyle doğru ve pratik çözümler bulmakta ve müşterilere sektör için geçerli mevzuat çerçevesinde hizmet vermektedir.

Makina ve Metal Endüstrisi

Gelişmiş ülke sanayilerinin lokomotif sektörü sayılabilecek makine imalat sektörü, endüstrileşmenin önemli kaynaklarından biri sayılmaktadır. Dünya pazarlarında rekabet koşullarının ağırlığı sektörün başlıca sıkıntılarından biri sayılmaktadır. Sektörde ortalama fiyat artışları devamlı yükselmektedir. Ancak makine imalatı yapan firmalar, fiyat artışını en düşük düzeyde tutmak için karlarında önemli fedakarlıklar yapmaktadırlar.

Teknoloji bakımından daha fazla gelişmiş makinelere yönelim ihracatta olumlu yansımalar meydana getirmiştir. Gelişmiş pazarlarda üretilmiş makinelerin kalitesi, güncel teknolojilerin uygulanması ne kadar önem taşımakta ise de makinelerin rakiplere göre farklılık yaratması ve yeniliklerinin olması o derece önem taşımaktadır. Firmaların ihracatlarını arttırabilmeleri için pazarlardaki konumlarını koruyabilmeleri Ar-Ge’ye önem vermeleriyle mümkündür. Sektörde makine varlığı, istihdam, teknolojik düzeyi belirleyen veriler esas alınarak envanter yapılmalıdır. Ayrıca firmaların dış kredi ihtiyaçlarını karşılanması için yabancı sermayeyle olan ilişkilerinin tanımlanması ve ihracata yönelik projelerin yüksek katma değerli mallar üretmeye yönelik olması gerekmektedir. Buna karşılık uzak doğudan ithal edilen düşük performanslı makinelerin denetlenmesi gerekmektedir. Makine imalat sektöründe ara malı ithalatının yerli üretime kaydırılması gerekmektedir.

Aynı bölgede, aynı iş kolunda, aynı değer zincirinde faaliyet gösteren ve bunları destekleyici kurumların bir araya geldikleri küme havzalar oluşturularak yatırım mallarında KDV indiriminin sağlanması, yurt dışından Maine ticaret merkezleri kurulması için ihracatçıların desteklenmesi, kaliteli, standartlara uygun, Türk makine ve aksamlarının kullanımının özendirilmesi, yabancı sermayenin yerli üreticilerle işbirliğinin geliştirilmesi, ihtisaslaşmış ve gerçek Ar-Ge yapılanmasına sahip makine imalatçılarının desteklenmesi, teknik ara eleman konusunda sektörün ihtiyacını karşılayacak eğitim için eylem planı hazırlanması, gelişmekte olan ülkelere ihracat için Eximbank’ın uzun vadeli finans modellerinin geliştirilmesi imalatçı firmalara uzun vadeli kredilerin sağlanması, AB teknik mevzuatına uyum sürecinin sektöre yansıtılması ve mal edilmesi gerekmektedir.

Müşavirliğimiz sektörün yukarıda belirtilen sorunlarına mevzuat çerçevesinde yaklaşarak katkıda bulunmak açısından konusunda uzmanlaşmış çalışanlarıyla hizmetlerini sürdürmektedir.

Finansal Hizmetler

Türk Finans Sektörü, küresel ekonomideki gelişmelere paralel olarak, elde edilen sağlam ekonomik büyüme sayesinde yeni gelişme fırsatları için gelişme aşamasını sürdürmektedir. Sektörde yaşanan global değişimlere paralel olarak, hızlı ve köklü değişim süreciyle yeniden tanımlanan bankacılık sistemi artan rekabetin gerektirdiği verimlilik artışını yakalamak yoluyla büyümesini sürdürmek ve uluslar arası pazarlarda rekabet gücünü arttırmak amacıyla devamlı olarak yeni ürün ve hizmetleri geliştirmektedir. Sektör, hızlı ekonomik büyüme ve gelişmenin sağlanmasında önemli bir unsurdur. Gerek ekonominin yeniden yapılanmasında gerekse makro ekonomik istikrarın sürdürülmesinde etkili kurumlardır. Mali sistemde bu derece önemli rol oynayan finansal hizmetler sektörü dinamik yapısını sürdürmek ve kurumsal yapılarında sürekli değişimleri takip etmek zorundadır. Ülke genelinde güçlü sermaye yeterliliği rasyoları, güçlü likidite pozisyonu, iyi eğitimli iş gücünün geniş çapta mevcut olması ve sağlam yasal çerçevelerin mevcudiyeti finansal hizmetler sektörünün güçlü noktalarını teşkil etmektedir. Buna karşılık Türkiye’nin kısa vadeli sermaye akışına olan bağımlılığı faiz oranlarında hızlı indirimler yapılmasını engellemektedir. Özellikle tüketici kredileri ve kredi kartlarında artmakta olan batık krediler, mevduat tabanının kısa vadeli oluşu, uluslar arası kuruluşlardan sendikasyon ve seküritizasyon kredisi almasının zorlaşması, sektörde riskler kapsamında göz ardı edilmemesi gereken hususlardır.

Sektör içinde yer alan sigorta sektörü de Türkiye pazarında önemli bir yer işgal etmektedir. Türk sigortacılık sektörü son yıllarda hızlı değişimlere sahne olup mali piyasalar içerisinde önemi ve rekabet gücü artmaktadır. Mevcut sosyal güvenlik sisteminin bireylere etkin hizmet verememesinin kamu bütçesinde neden olduğu yükün kamu otoritesini ittiği arayış içerisinde gelişmekte olan ekonomiler uygulama bakımından özel emeklilik fonu sistemini benimsemektedirler.

Yukarıda anlatılanların ışığı altında müşavirliğimiz uzmanlaşmış kadrosuyla sektörel dış denetim hizmetlerini, iç denetim ve risk yönetimine yönelik danışmanlık hizmetlerini, bilgi teknolojilerinin denetimini, mevzuata yönelik hükümlerin karşılanmasını, hukuk, vergi ve yasal düzenlemelere ilişkin hizmetlerin sunulmasını sağlamaktadır.

Tekstil

Tekstil ve hazır giyim sektörü, sanayileşme sürecinin önemli yapı taşını oluşturan emek yoğun sektörlerin başında gelmektedir. Dünyada rekabetin en yoğun yaşandığı bu sektörde, kotaların kalkmasıyla hem arz hem de talep yönünde rekabet daha da ciddi hale gelmiştir. Tekstil ve hazır giyimde markalaşma büyük önem arz etmeye başlamıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra Sümerbank’ın kuruluşu ile birlikte bütün tekstil ve konfeksiyon fabrikaları ve atölyeleri bu kuruluşun çatısı altında toplanarak Sümerbank’ın yaptığı yatırımlar ve yetiştirdiği personel özel sektöre öncülük etmiştir.

1960’lardan sonra sentetik elyaf üretimine geçilmiştir. Teşvik tedbirlerinin de katkısıyla 1960-1970 yılları arasında sektörde ileri teknoloji kullanılmaya ve işlenmiş ürün imal edilmeye başlanmış, 1960-1980 yılları arasında önemli teknik deneyim kazanılmıştır. 80’li yılların ikinci yarısından itibaren tekstil ve hazır giyim ihracatı önemli oranda artmış, 1990’lara gelindiğinde sektörün ihracat içindeki payı %40’a kadar çıkmıştır.

Türk tekstil ve hazır giyim sektörü, hem yarattığı istihdam hem de yüksek ihracat geliri ile Türkiye ekonomisinin itici gücü konumundadır. Sektörün imalat sanayi üretiminde ve ihracatta itici güçlerden birisi olması, Türkiye’nin, AB’nin Çin’den sonra ikinci büyük tedarikçisi olması, coğrafi konum nedeniyle ihraç pazarlarına yakınlık, Türkiye’nin iplikte kullanılan teknoloji açısından ilk sıraları paylaşması, kaliteli ham madde ve girdi, dinamik ve genç nüfus gibi unsurlar sektörün güçlü taraflarını teşkil etmektedir. Buna karşılık küresel rekabetin hızla artması, enerji fiyatları ve işçilik maliyetinin rakiplere göre yüksek olması, Ar-Ge ve markalaşmada eksiklik, kayıt dışılığın önüne geçilememesi, döviz kurlarında dalgalanma gibi unsurlar ise sektörde zayıf tarafları göstermektedir.

Müşavirliğimiz, yukarıda özet olarak açıklanan tekstil sektörünün ülkemizdeki durumunu yakından takip etmekte olup, sektörde faaliyet gösteren işletmelere yasalar çerçevesinde ve uzman kadrosuyla hizmet vermeye devam etmektedir.

Turizm

Turizm; sosyal, kültürel ve doğal çevre ile sürekli etkileşim içinde olup ülke ekonomilerindeki önemi hızla artan dinamik bir sektördür. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, karşılaştıkları ekonomik sorunların ve dar boğazların aşılmasında turizm sektörünün yarattığı dinamizmden büyük ölçüde faydalanmaya çalışmaktadırlar. Sektör Türkiye’de son on yılda büyük sıçrama göstererek ekonominin en fazla döviz girdisi sağladığı sektör olmuştur. Sektörün yapısal değişiminin ve gelişiminin hızlanması 80’li yıllarda başlayarak son 20 yılda önemli başarılara imza atılmıştır. 1980’li yıllardan itibaren alınan tedbirler, sağlanan teşvikler ve uygulanan politikalar ile çok sayıda turistik tesis inşa edilmiş, değişen tüketici taleplerine cevap verebilecek bir turizm sektörü alt yapısı oluşturulmaya çalışılmıştır. Turizm sektörü bütün sene artan döviz girdileri ile birlikte ülkemiz ekonomisinin lokomotifi olmaya namzet birinci sektördür. Turizm gelirleri, 2000 yılında 7 milyar doları aşmış, bugün ise 22 milyar dolara ulaşmıştır. Yaşanan küresel ekonomik krize rağmen 2009’da turizm yatırımları da artış göstermiştir. 2009 yılının yaz aylarında uygulamaya giren yeni teşvik sistemi, özellikle Anadolu’da turizm yatırımlarının artmasını sağlamıştır.

Genel olarak turizmin toparlanma hızı diğer sektörlerden daha yüksek olsa da, küresel ekonominin istikrara kavuşmasının zaman alacağı ve dolayısı ile dünya turizminin 2007-2008 şartlarına hemen dönmesinin zor olacağı tahmin edilmektedir. Coğrafi ve doğal yapının varlığı, ilklim, doğal kaynaklar, bozulmamış çevre, gelişme potansiyeli gösteren pazarlarda Türkiye’ye yönelik ilginin artması, rakip ülkelere göre daha yeni ve daha nitelikli tesislerin varlığı, geniş bir yelpazede alışveriş olanağı, ihtisaslaşmış seyahat organizatörleri ve hava yolu ulaşım şirketlerinin sayılarının artması sektörün büyümesine katkı sağlayan unsurlardır. Buna karşılık rekabet nedeniyle pazarlamanın düşük fiyatlara yapılması ve düşük fiyatların bir çekim unsuru haline gelmesi, mevsimsel kapasite kullanım oranlarının düşüklüğü, standardı yüksek tesislerin yakın çevresindeki oluşumlar ile uyumsuzluğu, faaliyetlerin büyük ölçüde yaz sezonuyla sınırlı kalması, sağlık, teknik alt yapı ve enerji konularında yetersizlik gibi unsurlar sektörün zayıf taraflarını teşkil etmektedir.

Sektörde faaliyet gösteren turizm işletmeleri ile konaklama tesislerine verdiğimiz hizmetler sonucu oluşan deneyimimiz ve müşteri portföyümüz, sektörel bilgi ve tecrübemizi destekleyerek konu hakkında uzmanlaşmamızı sağlamıştır.

Taşımacılık ve Lojistik

Günümüzde ulusal ve uluslar arası işletmeler, üretim ve dağıtımdaki başarılarının yollarını lojistik hizmetlerle destekleyerek rakipleriyle rekabet etmeye çalışmaktadırlar. Lojistik hizmetler, tedarik zinciri içindeki tüm lojistik faaliyetlerin tek bir sorumlu firmada toplanmasını sağlayarak firmaların ana faaliyet alanlarına odaklanmalarına yardımcı olur. Bugün şirketler üretim aşamasında maliyetleri düşürmek yerine doğru lojistik süreçlerini uygulayarak nakit akışlarını ve karlılıklarını arttırmayı hedeflemektedirler. Etkin bir lojistik yönetiminin firmalar için maliyet düşürücü, üretim arttırıcı, kalite yükseltici, müşteri memnuniyeti arttırıcı, dolayısıyla da payını büyütme ve rekabet gücünü arttırma etkisi sağlayacağı açıktır.

Dünya üzerinde gelişmiş ülkelerin tamamının büyük yatırımlar yaparak günden güne geliştirdikleri lojistik sektörü, Türkiye’de de 1980’li yılları takiben 1990’lı yıllarda atılıma geçmiştir. Firmaların sektörde yeni uygulamalar yoluyla, yeni ortaklıklar ve yeni gelişme gayretleri kurdukları dikkati çekmektedir.

Türkiye lokasyon olarak Orta Doğu, Türk Cumhuriyetleri ve Avrupa arasında bir köprü oluşturmasından kaynaklanan avantajlı konumu ile lojistik üst olarak tanımlanmaktadır. Bu avantaja rağmen ekonomik koşulların değişkenliği ya da belirsizliği ile karakterize edilen dönemler ve özellikle krizler, sektördeki firmaları farklı yönlerden etkilemiştir. Özellikle fiyatlardaki bu iniş ve çıkışları kendi lehine kullanmak isteyen küçük ölçekli firmalar, haksız rekabete neden olan fiyatlar uygulayarak hizmet kalitesinin düşmesine neden olmuştur.

Buna karşılık krizden az etkilenen bazı firmalar bunun nedenlerini müşterileri ile olan kuvvetli bağlar, güçlü finansal yapı, hizmet çeşitliliği ve yeni hizmetler üretmek, krizden etkilenen firmaların yarattığı Pazar boşluğundan yararlanmak şeklinde stratejiler uygulayarak hem yurt içinde, hem de yurt dışında firmalarla rekabet edebilmişlerdir.

Taşımacılık hâlihazırda Türkiye’nin AB’ye uyum süreci gündeminde yer alan beş önemli başlık arasındadır. AB’ye uyum süreci altyapı, araçlar ve çevre standartları ile uyumu, lojistik ağın geliştirilmesini ve dış ticaret politikalarının iyileştirilmesini kapsamaktadır. Türkiye’deki mevcut taşımacılık ağı, özellikle otoyollar, kara yolları ve demir yollarının yoğunluğu bakımından, EU-27 standartlarının gerisindedir. Devlet Planlama Teşkilatı taşımacılık sektörünün geliştirilmesi için atılması gereken adımların açıklandığı 2010 Yıllık Programı’nda bu gerçeğin altını çizmektedir. İleride beklenen büyümenin işaretlerini veren program ile ilgili diğer ayrıntılar raporun devam eden kısımlarında sunulmuştur. Türkiye’deki lojistik şirketleri çoğunlukla dış ticaretin yoğun olduğu sektörlere hizmet vermektedir. Tekstil ve konfeksiyon, otomotiv, hızlı tüketim ürünleri, perakende ve gıda, petrokimyasallar, makine üretimi ve inşaat sektörleri bu sektörler arasında yer almaktadır.

Müşavirliğimiz Taşımacılık ve Lojistik sektöründe faaliyet gösteren müşterilerine verdiği hizmetlerle edindiği tecrübe ve bilgi birikimiyle faaliyetlerine devam etmektedir.

Üretim Endüstrisi

Genel anlamda endüstri, ham maddeden mamul madde meydana getirmek için makine ve benzeri araçlar kullanarak bir madde veya gücün niteliğini veya biçimini değiştirmek için yapılan faaliyetler ve kullanılan araçlardır. Çağdaş endüstri, temelde hammaddeyi değiştirmeye ve temelde insana yararlı ürünler üretmeye dayalı çalışmalar bütünüdür. Geçmiş zamanlardan çağımıza gelene kadar geçen süreç içinde çok hızlı bir şekilde gerçekleşen bu değişim, toplumlarında hızlı gelişmelerinde önemli bir rol oynamaktadır. Geniş anlamda endüstri kar sağlayıcı her türlü mal ve hizmetin üretimini ifade etmektedir. Ekonomik faaliyetler arasında sıralama yapıldığında endüstri ile diğer sektörler birbirinden tamamen farklı işler olarak düşünülmekte ise de gerçekte bu faaliyetlerin birbirlerinin içinde olduğu gözlenmektedir. Mamulün üretimi için gerekli hammaddenin tedarikçiden alımı bir anlamda ticaret olmakla birlikte üretimi için geçirilen safhadan sonra bu mamulün paraya çevrilmesi pazarlama ve satış faaliyetini gerektirir. Bu noktada pazarlamanın uluslar arası pazara yönelmesi ile olayı gerçekleştiren sektör bir yerde ihracatçı firma niteliğini taşır. Üretilen malın depolanması, istenilen yerlere zamanında ve sağlam biçimde nakliyesi sanayiciliğin içindedir. Böylece görülmektedir ki üretim çalışmaları sırasında yürütülen iç ve dış ticaret, pazarlama-satış, muhasebe, finans, lojistik, mali yatırım gibi işler üretim endüstrisinin ayrılmaz birer parçası olmaktadır. Bu arada üretim işinde en önemli işlerden biri de endüstriyel tasarım olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ülkemizde böylesi bir meslek oluşumu henüz yenidir. Endüstriyel tasarım günümüzde insan zekası, yaratıcılığın ve hayal gücünün somut bir ürüne dönüştürülmesi olarak anlaşılmaktadır. Tasarım yeni bir mamul meydana getirmek veya mamulde işe yarar bir yenilik ortaya koymaktır. Bu tarifle tasarım mutlaka yaratıcılığı gerektiren sanatsal bir uğraştır. Dolayısıyla endüstrinin sanatı da içerdiğini söylemek gerçekçi olur.

Çok yönlü olumlu etkileriyle bir numaralı ekonomik faaliyet olarak görülen endüstri faaliyetinde yer alan sektör işletmelerinin taşıdıkları bu özellikler nedeniyle her türü destek ve teşvike gereksinimleri olduğu aşikardır.

Müşavirliğimiz uzmanları sektörde faaliyet gösteren işletmelerin A’dan Z’ye her faaliyet aşamasında yanında olarak hizmetlerini sunmaktadır.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim

Türkiye BİLGİ Teknolojileri ve İletişim Sektörü 2010 yılında 27,3 Milyar dolarlık bir Pazar büyüklüğüne ulaşmıştır. Hizmetler alanında 2011 yılında %8,3 olarak gerçekleşmesi beklenen büyüme, yazılım sektöründe yine aynı dönemde %7,4 olarak tahmin edilmektedir. İletişim sektörü %73 ile toplam sektörde en büyük paya sahip olmuştur. Bu büyümede geçtiğimiz yıl özellikle 3G alanındaki yatırımların büyük etkisi olmuştur. Sektörde “yazılım” ve “hizmetler” in öne çıktığı görülmektedir. 2011 yılında da toplam bilgi ve iletişim teknolojileri pazarındaki büyümenin artan bir büyüme ivmesi ile devam edeceği anlaşılmaktadır.

Donanım 2010 yılında 5,6 milyar dolara ulaşmıştır. 2011 yılında ise büyümenin %15 ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bunda özellikle teknolojide yaşanan trendlerle yeni donanım ürünlerinin piyasaya giriyor olmasının da etkisi olacaktır. Bilişim teknolojileri yeni ekonomik yapının dinamiğini oluşturmaktadır. Bu teknolojiler, ülkelerin birinci veya üçüncü sınıf olmalarını belirleyecek kadar büyük öneme sahiptir. Sektör, hem iş dünyasını hem de sosyal hayatı büyük ölçüde etkilemektedir. Son yıllarda toplum yaşamına teknolojik marketler girmiştir. Ve sayıları da gün geçtikçe artmaktadır. Bireysel tüketimdeki hızlı artışın neredeyse tamamı elektronik perakende zincirleri tarafından karşılanmaktadır. Bilişim konusunda diğer bir gelişmede devlet daireleri ile kamu kuruluşlarının elektronik imza kullanmaya başlamasıdır.

Sektördeki hızlı büyüme ve gelişim bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Bilişimin gelişmesinde maalesef yeterli teknoloji üretememekteyiz. Sektör ağırlıklı olarak ithalata dayanmakta ve fiyatlar döviz kuru bazında oluştuğundan kurdaki iniş ve çıkışlar sektörü çok etkilemektedir. Sektörde rekabet eden firmalar, nitelikli personel sayısının yetersiz oluşundan, Ar-Ge ve yenilikçilik gücünün düşüklüğünden, finansmana erişimde yaşanan güçlüklerden, teknik servis ağlarının zayıflığından olumsuz olarak etkilenmektedirler. Türkiye’de bilişimle ilgili hukuki ve idari alt yapının oluşturulması, kişisel bilgilerin korunması, bilişim suçları ve Ar-Ge yasası gibi konularda çalışmaların göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

Müşavirliğimiz, sektörde faaliyet gösteren işletmelere vermekte olduğu hizmetler sonucu oluşan sektörel bilgi ve deneyimlerini müşteri firmalara aktarmaya devam etmektedir.

Havacılık Endüstrisi ve Hava Yolları Yönetimi

Havacılık sektörü, ekonomik büyüme, dünya ticareti, ULUSLAR arası yatırım ve turizm açısından önemli bir rol oynarken, devamlı büyümekte olan sektörler arasında yer almaktadır. Bu nedenle diğer birçok sanayi içinde yer alan küreselleşmenin merkezi konumundadır. Havacılık sektöründe düzenleyici kurumlar tarafından belirlenen hedefleri yerini getirmeye devam etmek için güvenlik süreçleri tam olarak takip edilmektedir. Global ekonomide havacılık sektöründe faaliyet gösteren tüm şirketler geleneksel coğrafya sınırlarının ötesinde erişimlerini taşıyarak büyümelerini sürdürmektedirler. Bu bağlamda mevcut ekonomik koşullarda devamlı olarak artan rekabet ve mevzuat değişiklikleri şirketlere hizmet sunan çalışanlarının kalite açısından en üst kademede olmalarını gerekli kılmaktadır.

Ülkemizde havacılık sektörünün hızla gelişmesi, hava yolu pilot talebini arttırmış buna karşın pilot eğitim çalışmaları yetersiz kalmıştır. Türkiye’nin havacılık ve hava taşıtları sektöründe önemli bir potansiyeli bulunmakta olup 2009-2015 yılları arasında Türkiye’de hava trafiğinin Avrupa’nın diğer bölgelerine göre daha yüksek olacağı öngörülmektedir. Ülkemizin geçiş yolları üzerinde bulunması ve belli başlı merkezlere yakın mesafede bulunması nedeniyle yeterli alt yapı oluşturulduğunda Asya, Avrupa, Afrika ve Ortadoğu’ya uçuş yapan hava yolu şirketlerine bakım ücreti verilebilecektir. Sivil havacılık otoritelerinin en temel görevi, havacılık emniyetinin sağlanması için kurallar koyarak bunların uygulanmasını sağlamak ve denetlemektir. 2005 yılında yürürlüğe koyulan 5431 sayılı kanun çalışan personelin nitelik ve nicelik açısından iyileştirilmesini hedeflemişse de uygulamalar ihtiyacı karşılamada ve sorunları çözmede yeterli olamamaktadır. Ülkemizde 2010 yılı itibariyle 1000’e yakın yabancı uyruklu pilot çalışmaktadır. Bu durumda gelişmekte olan havacılık sektörünün hava yolu pilotu talebindeki artışın karşılanmasında maalesef yetersiz kalmaktadır.

Bütün bu olumsuz görüntüye rağmen hava yolu ve hava alanı sektöründe sağladığı denetim ve hizmet kıyaslama programları ile kuruluşların hizmet ve ürün kalitesini denetleyen Skytrax değerlendirmesinde Türk Hava Yolları üç dalda zirveye oturmuştur. Türk Hava Yolları, Dünya Havacılık Ödülleri’nde “Avrupa’nın en iyi hava yolu”, Confort Class koltuğuyla “ en iyi Premium ekonomi koltuğu” ve “Güney Avrupa’nın en iyi hava yolu” ödüllerine layık görülmüştür.

Müşavirliğimiz, uzmanlaşmış kadrosuyla yasalar ve mevzuat açısından, mevcut kazanımlarını sektörde faaliyet gösteren işletmelere aktarmaya devam etmektedir.

Kuyumculuk ve Mücevharat

Altın, gümüş gibi kıymetli metal ve alaşımlarının eritilerek dökülmesi, plâka veya tel haline getirildikten sonra işlenerek ziynet eşyasına dönüşmesi işlemlerinin yapıldığı meslek dalına “Kuyumculuk” denir. Türkiye’de kuyumculuk sektörü beş bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Özellikle 1980’li yıllardan sonra sektör ihracata gereken önemi vererek, global ekonomideki Pazar payını arttırmış ve bugünkü pazarda en büyük 3 ihracatçı ülkeden biri konumuna gelmiştir. Sektör ortalama sermaye verimliliği açısından ülkemizde lider sektörlerden biri olmasına karşın, imalat sanayiden elde edilen katma değer içindeki payı aynı ölçüde gelişmemiştir.

Kuyumculuk sektörü, yüksek ekonomik getirisi ve geniş istihdam olanakları ile ülkelerin yakından ilgilendikleri sektörlerin başında gelmektedir. Dünyada ve Türkiye’de hem üretim hem de ihracat alanında ekonomiye doğrudan katkı sağlayan bu önemli sektör son on yılda Türkiye’de en hızlı gelişen sektörlerden biri haline gelmiştir. Sektör son dönemlerde bilgisayar destekli üretim girişimlerine rağmen, iş gücü yoğun ve geleneksel teknolojileri kullanan bir sektördür. Bütün bunlara rağmen sektörün imalat sanayi katma değer içindeki payı aynı ölçüde gelişmemiştir. İlerleyen dönemlerde artan rekabet ortamında ve kriz durumlarında sektörün pazardaki konumunu koruyabilmesi için daha iyi bir yönetim performansı sergilemek zorunda kalacağı bizzat sektör temsilcileri tarafından da öngörülmektedir. Bu nedenle gerek işletme yöneticileri gerekse sektör temsilcileri verimliliğin arttırılmasına yönelik çalışmalarına hız vermelidir.

Müşavirliğimiz, konuya ilişkin geçmişteki tecrübe ve deneyimleriyle sektörde faaliyet gösteren işletmelere mevzuat açısından gerekli hizmeti sunmaya devam etmektedir.

Matbaa ve Kağıt Ürünleri

M.Ö. 4000 YILLARINDA Mısır’ da bulunan Cyperius (Papirüs) denilen bitkinin sapı uygun boyutlarda kesilip bir tahta üzerine dizilerek sulu vaziyette tokmaklanarak bir çeşit kağıt üretilmekteydi. Her ne kadar yapılış ve özelliği bugünkü kağıttan farklı olmakla beraber kağıt ismi bu papirüs kağıdından günümüze gelmiştir.

Kağıt, ilim ve kültürün yayılıp gelişmesinde çok büyük bir rol oynamıştır. Bu günkü dünyada kağıt, en başta gelen sanayi mamullerinden biridir ve günlük hayatta çok kullanılmaktadır. Eskiden kağıt üretimi az yapıldığı için, dünyanın her yerinde çok kıymetli idi. Sonradan üretim bollaştı ve yaygınlaştı. Ancak son yıllarda ham maddesinin tükenmeye yüz tutması, artan maliyetler ve diğer sebeplerle yeniden kıymetlenmektedir.

Türkiye’de de dünyadaki gelişmelere paralel olarak kağıt sanayi sürekli bir ilerleme göstermiştir. İlk kağıt fabrikası 1744 yılında Yalova’da kurulmuştur. Ancak ömrü az olmuştur. 1804’te hizmete açılan Beykoz kağıt fabrikası da uzun ömürlü olmamıştır. İzmir kağıt fabrikasının temeli 1844’te atılmakla birlikte kapanmaya oda mahkum olmuştur. Son kurulan fabrika Hamidiye kağıt fabrikasıdır. Osmanlı devletinin savaştan yenik çıkması üzerine galip devletler kağıt fabrikalarını dağıtmışlardır.

Cumhuriyet döneminde ilk kağıt fabrikası 1936’da işletmeye açılan İzmit’teki kağıt fabrikasıdır. Hayatın her safhasında çok çeşitli maksatlarla kullanılan kağıt genel anlamda kültürel kağıtlar ve endüstriyel kağıtlar şeklinde ayırıma tabi tutulabilir. Kağıdın ham maddesi odundur. Yardımcı hammaddeleri ise dolgu maddeleri, boyar maddeler ve kağıdı yapıştırıcı maddeler olarak üç bölümde sıralanabilir.

Ambalaj kağıtları, paket kağıtları ve kraft kağıtlar gibi kağıtlardır. Sülfit ya da kraft prosesi ile üretilen selülozdan, eski kağıttan yada bunların karışımından yapılır. Karton ambalaj ise basılabilirlik stiffness veya pliyaj özellikle önemlidir. Bu tür kartonlar kuşeli yada kuşesiz olabilir. Yaklaşık olarak üç bin farklı kağıt ve karton ürünü vardır. 225 g/m2’ye kadar ürünler kağıt, bu gramajın üstündeki ürünler ise karton olarak adlandırılır.

Son yıllarda teknolojideki baş döndürücü gelişmeler dünyayı global bir köye çevirmiş ve dünya ticaretini derinden etkilemiştir. Özellikle dijital teknolojinin yaygınlaşması ile birlikte üretim teknikleri de değişmiştir. Bugün bilgisayarsız üretime rastlamak neredeyse imkansızdır. Bu gelişmelerden matbaa sektörü de önemli ölçüde payını almıştır. Günümüzde matbaa sektörü, yeni buluşlar ve özellikle bilgisayar programlarına bağımlıdır. Bilgisayar program üreticileri, bu sektörün ihtiyaçlarına cevap verecek özel programlar geliştirmekte ve bu programları oldukça yüksek rakamlarla satışını yapmakta veya lisans vermektedirler. Zira bu alanda rekabet ya hiç yoktur ya da oldukça sınırlıdır. Bu durum ülkemizde sektördeki özellikle küçük ve orta boy işletmeleri olumsuz yönde etkilemektedir.

Müşavirliğimiz, geçmişten günümüze müşterilerine verdiği hizmetler sayesinde sektörde edindiği deneyim ve tecrübeleriyle bugün de hizmet vermeye devam etmektedir.

Eğlence Endüstrisi

Eğlence; sinema, tiyatro, her türlü şov ve geleneksel spor yarışmalarını kapsayabilmektedir. Bazı durumlarda eğlence bir düşünce durumu olarak da değerlendirilir. İnsanların herhangi bir fiziki aktiviteye girişmeksizin bir şeyler okuyup bundan zevk almaları da eğlence olarak değerlendirilir.

Zaman, dinamik pazar yapısı koşullarında üzerinde önemle durulan bir değer haline gelmiştir. Bu anlamda yüksek düzeyde hareketlilik ve değişim yaşanmaktadır. Hemen hemen her yerde eğlence araçları, tüketicilerin zevk almaya giriş yapmalarına olanak tanır. Çalışırken, eğlenirken veya spor yaparken bile müzik dinleme, televizyon izleme gibi unsurlar gerçekleştirilen işe eğlence katar. Benzer şekilde zaman olgusu da eğlence bağlantısı bakımından eskisine göre daha önemli olmuştur.

Teknolojik gelişmeler eğlence sektöründe önemli bir rol oynamaktadır. Teknolojik gelişmeler, yeni eğlence ürünlerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Sinema, müzik, video oyunları gibi ürünler, dijital çağda iyi yönde geliştirilebilen eğlence ürünleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durumda da teknoloji, eğlence endüstrisinin ekonomik yapısını büyük oranda etkilemekte ve değiştirmektedir.

Günümüz dünyasında eğlence pazarı milyar dolarlar ile ifade edilen rakamlara ulaşmıştır. Pazar içinde yer alan şirketler de hem ulusal hem de uluslararası pazarlarda daha büyük pay alabilmek için yeni stratejiler geliştirmektedirler. Artık eğlence pazarı kavramı, diğer pazarlama alanlarından ayrılarak kendine özgü yapısı ve politikası ile pazarlama dünyasında yer edinmeye başlamıştır.

Türkiye’de eğlence sektörü hızla büyüyor. 2009 yılında gerileyen eğlence ve medya sektörü 2010 yılını toparlanarak geçirirken 2011 yılında yükselişe geçti. 2010 yılında 1.4 trilyon dolara ulaşan sektör, küresel düzeyde yıllık ortalama yüzde 5.7’lik büyüme ile 2015 yılında 1.87 trilyon dolara ulaşacak. Türkiye’de eğlence ve medya sektörü 6.1 milyar doları yakaladı. Sektörün Türkiye’de yıllık ortalama yüzde 13.2’lik büyüme ile 2015 yılında 11.4 milyar dolara ulaşması bekleniyor.

Müşavirliğimiz, gelişmekte ve büyümekte olan sektörü yakından takip ederek geçmişten günümüze müşterilerine güncel ve mevzuata uygun hizmetler sunmaktadır.

Özel Güvenlik

Özel Güvenlik; Kamu güvenliğini tamamlayıcı mahiyette olmak üzere, kanun ile korunmasına izin verilen hak ve hürriyetlerin güvenliğini sağlamak amacıyla, kanundaki koşullara uygun olarak alınan özel güvenlik tedbirleridir.

İlk kez 22 Temmuz 1981 tarih ve 2495 Sayılı Kanun ile özel sektör kuruluşlarının kendi güvenliğini sağlama imkanı getirildi. Ancak zamanla artan talep nedeniyle kapsamının değiştirilmesine ihtiyaç duyuldu. Bunun üzerine 10 Haziran 2004'te 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun çıkarıldı. Bu yasa ile özel güvenlik şirketlerinin kuruluş ve çalışmalarının esasları belirlendi. Ayrıca güvenlik şirketinde çalışan güvenlik görevlilerinin eğitimi için eğitim şirketleri kurulmasına da olanak tanındı.

Son yıllarda hızla gelişen özel güvenlik sektörü Türkiye’de de büyük bir gelişme göstermiştir. Türkiye’nin 171 bin kişilik özel güvenlik elemanı sayısı 134 ülkenin asker sayısından daha fazladır. Diğer yandan Türkiye’de özel güvelik elemanı kimliğine sahip olanların sayısı 400 bini aşmış durumdadır. Yine Türkiye’de 1270 özel güvenlik şirketi ile özel güvenlik elemanı yetiştiren 712 eğitim kurumu bulunmaktadır.

Her yıl giderek büyüyen ve parlayan sektörün dünyadaki pazar büyüklüğü 250 trilyon lirayı aşmış durumdadır. Türkiye güvenlik pazarının hacmi ise 5 trilyon lira. İngiltere 220 bin kişi ile güvenlik sektöründe istihdam açısından Avrupa lideri. Türkiye 171 bin kişi ile Avrupa’da ikinci sırada bulunmaktadır.

Müşavirliğimiz, müşterileri arasında bulunan özel güvenlik kuruluşlarına yasal çerçevede her türlü danışmanlık hizmetini vermekte olup edindiği tecrübe ve bilgi birikimini sürdürmeye devam etmektedir.

Temizlik

1992 yıllarında sanayinin gelişmesine paralel olarak doğan temizlik hizmetleri sektörü, bugün 5 milyar dolar cirosu ve 2 milyon çalışanı ile Türkiye’nin önemli sektörleri arasında yer alıyor. Son yıllarda alışveriş merkezleri, hastaneler, oteller, iş merkezleri, siteler ve en son teknoloji ile kurulan fabrikaların hızla artış göstermesi, temizlik hizmetleri sektörünün de doğmasına neden oldu. Dünyada ve Türkiye’de hizmet sektörünün çok eski tarihçesi olmamasına rağmen temizlik hizmetlerinin sektör olarak tanımlanması özellikle Avrupa’da 1900’lü yıllarda başlarken, Türkiye’de ise 1992 yıllarında, yaklaşık 90 yıl sonra başlıyor. Kentleşme ve sanayileşmedeki hızlı ilerlemeler, gerek profesyonel yaşamda gerekse de bireysel yaşamda bazı hizmetlerin dışarıdan alınmasını zorunlu hale getiriyor. Bu ihtiyaç doğrultusunda ortaya çıkan temizlik hizmetleri işletmeleri de zaman içerisinde hizmet sunum alanlarını genişletiyor ve genişletmeye de devam edecek.

Bugün, bu alandaki eğitilmiş eleman ihtiyacının önemli bir kısmı, temizlik işletmelerinin eğitim çalışmaları ile karşılanıyor. Temizlik görevlilerinin eğitimi, genellikle çalıştıkları kuruluş içinde işbaşında eğitim şeklinde veriliyor. Yine 2007 yılında Kocaeli Üniversitesi bünyesinde açılan Hereke Ömer İsmet Uzunyol Meslek Yüksekokulu Çevre Temizliği ve Denetim Programı ile sektördeki kalifiye eleman sıkıntısının giderilmesi hedefleniyor.

İlk başta ek bir masraf gibi görülen endüstriyel temizlik hizmetleri, yapılan araştırmalara göre firmaya yüzde 5 ile yüzde 20 arasında verimlilik kazandırıyor. Düzenli yapılan temizlik hizmeti, masraftan ziyade firmaya kar bile sağlıyor. Sektördeki firmalar üstlendikleri görevden çok işi aldıktan sonra işten kar elde etmenin yollarını arayarak yanlış maliyet ve yatırım hesapları yaptıklarından işe dönük çalışamamakta idiler. Ucuz ürün, makine ve ekipman iş gücünü arttırırken işin verimliliğini düşürmekte idi. Ayrıca sözleşmelerin yıllık yapılması da sektördeki firmaları zor durumda bırakarak hizmetin kalitesini düşürmekte idi. Hizmeti alan ve veren arasında problem oluşmakta idi. Sözü geçen nedenlerden dolayı yaşanan olumsuzluklar dikkate alınarak çözüm üretildiği taktirde sektörün hak ettiği yerlere gelmesi ve büyüme hedeflerine ulaşması mümkün olacaktır.

Müşavirliğimiz, müşterileri arasında bulunan temizlik kuruluşlarına edinmiş olduğu tecrübe ve bilgi birikimi ile hizmet sunmaya devam etmektedir.

Aile Şirketleri

Aile şirketleri tüm dünyada iş hayatının en yaygın şirket biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada ki en büyük ve başarılı şirketlerin %40’ını aile şirketleri oluşturmaktadır. Bu şirketler dünyadaki servetin ve gelirin önemli bir bölümünü üretirlerken bünyelerinde milyonlarca kişiyi istihdam etmektedirler. İtalya’da en büyük yüz şirketin 43’ü, Fransa’da 26’sı, Almanya’da 17’si aile şirketidir. Aile şirketlerinin sayıları çok fazla olmakla birlikte ömürleri kısa olmaktadır. Bunun nedenlerinin başında kurumsallaşma olmadan bu tür şirketlerin ilerleyemeyeceği düşüncesi bulunmaktadır. Bu tip şirketlerin bakış açısında, en önemli sorunlardan birisi de profesyonelleşme ile sistem alt yapısında yapının en önemli unsuru olan emek gücüne yaklaşımın eksikliğidir.

Teknoloji sektöründe faaliyet gösteren aile şirketlerinde patronların eğitim düzeyinin iyi olması, yurt dışı vizyon ve kültürü kazanmış olmaları, eğitim, mastır, birkaç iş ve firma deneyimi yaşadıktan sonra girişimci ruhlarını kazandıkları finans gücüne de ekleyerek kendi işlerini kurmayı tercih etmeleri deneyimlerini kendi şirketlerinde uygulama şansı vermektedir.

Aile şirketlerinin kurumsallaşması için şirketin emanet edilebileceği iyi bir yöneticiye sahip olması, teknolojiyi iyi şekilde kullanması, modern satış ve pazarlama tekniklerini uygulayarak planlama ve yönetime önem vermesi, başarılı bir finans yönetimini gerçekleştirmesi ve en önemlisi insan kaynağını önemsemesi gerekmektedir.

İnsan kaynakları alanına yatırım yapılmadığı ve kurumsallaşma sürecinden de uzak kalınması halinde şirkete performans düşüklüğü, yönetimde alınan ararlardaki sıkıntılar, büyümenin durması ya da küçülme hali, üretimde yüksek maliyetler sonucunda sektördeki prestijinin giderek kaybolması aile şirketinin sonunu getirmektedir.

Müşavirliğimiz, hizmet verdiği ve danışmanlık yaptığı aile şirketleri ile çalışmalarını yaklaşık yarım asırdır sürdürmektedir.